Tolstoy, 1828'de tanınmış bir ailenin çocuğu olarak Rusya'nın Yasnaya Polyana ismindeki konakta doğar. Çok erken yaşta annesini ve babasını kaybeden Tolstoy, akrabalarının yanında yetişir.
1943'te doğu dillerini öğrenmek için Kazan Üniversitesine gönderilir. Okulda zeki ve başarılı bir öğrenci olarak dikkatleri üzerine çeker. Buradaki eğitimini tamamlayamadan hukuk fakültesine geçer. Bu eğitimini de yarıda bırakarak çiftliğine döner. Tolstoy, sonra orduya girer ve Kafkasya'ya gider. Kafkasya'ya gidişinde Kafkas halkının yaşantısına tanık olması hayatında çok derin izler bırakır.
Tolstoy,
bir ara Almanya, Fransa ve İsviçre'yi kapsayan bir tura çıkar. Bu arada
Avrupa'daki eğitim sistemini inceleme fırsatı bulur. Sonra Rusya'ya dönen
Tolstoy, Kendi çiftliğinde köylü çocukları için bir okul açar. 1862'de eski bir
aile dostunun kızı olan Sofia Behrs ile evlenir. Eşiyle mutlu bir aile hayatı
sürer.
Tolstoy,
yüzünün çirkin olmasından son derece muzdariptir. İlk gençlik yıllarında bu
çirkinliği kapatmak amacıyla sakal bırakır. Kısa boylu ve tıknaz bir yapıya
sahip olan Tolstoy'un kalın kaşlarının altında müthiş derecede kişileri
büyüleyen keskin bakışları vardır. Gorki, bu özelliğine dikkat çekmek için:
"Tolstoy'un gözlerinde yüzlerce göz gizlidir." demiştir.
Tolstoy,
Rusya'nın ve dünyanın en büyük romancılarından biridir. Realizm akımının
kurallarına bağlı kalan Tolstoy, eserlerinde kişilerin ruhsal çözümlemelerini,
toplumdaki düzensizlikleri ve eşitsizlikleri yansıtır. Rus köylüsünün yoksul
durumu onun dikkatini çeker. Bu duruma çok üzüldüğünden özellikle köylülerin
dünyasını yazar.
Mülkiyet
konusunda Marksizm'den etkilenerek bütün servetini yoksul köylülere dağıtmaya
çalışır. Eserlerinde köylü kesimini konu edinmiş onlar gibi yaşamaya gayret
etmiştir. Bir eğitimci ve filozof olarak da ün yapmıştır. Amacı ahlaksal bir
temele ulaşmada yapıtlarıyla aracı olmak olan Tolstoy, eserlerinde ahlakçı bir
üslup sergiler.
Tolstoy,
asker olmaktan hiçbir zaman mutlu olmayan biridir. Bu mutsuzluğu zaman zaman
nefret derecesine ulaşır. 1855'te kaleme aldığı günlüğünde hayatın gayesi
olarak gördüğü düşünceleri için: "İnsanı şaşkına çevirecek büyük bir
fikrim var... İnsanoğlunun gelişmesine uygun yeni bir din kurmak; Hz İsa'nın
dini... Pratik bir din, gelecek için mutluluk vaat etmiyor. Sadece bu dünya
üzerinde mutluluğu sağlıyor... Din aracılığıyla insanoğlunun birlik olması için
bilinçli bir şekilde çalışmak..." ifadelerini sarf der. Bu düşüncelerini
aradan 24 yıl geçince uygulama şansı bulur.
Tolstoy,
kendisine en büyük ünü kazandıran ve en güçlü iki eseri olarak kabul edilen
"Savaş ve Barış" ile "Anna Karenina" romanlarını 1865-1875
tarihleri arasında yazar. Dünya edebiyatının başyapıtlarından olan "Savaş
ve Barış" eserinin yazımı tam 7 yıl sürer.
''Savaş
ve Barış'' eseri ona büyük ün kazandırır. "Savaş ve Barış" romanı
Napolyon Savaşları sırasında kaleme alınır. İlk büyük yapıtı olan bu roman kimi
yazarlarca dünyanın en büyük romanı olarak da kabul edilir.
Roman,
çok geniş ve detaylı olduğundan tarihi belge niteliği taşır. Tolstoy, iki soylu
ailenin tarihsel süreçle çizilen alın yazıları çerçevesinde kurgulanan romanı
Volkonski'lerin arşivlerinden esinlenerek yazar. Tolstoy, bu eserde Çarlık
Rusya'sının aristokrasi kesiminin zaaf ve çelişkilerini dile getirir. Bunu da
Rus halkının sahip olduğu bakış açısıyla işler. Kişilerin acılarına değinir.
"Anne
Karenina" Tolstoy'un ikinci büyük eseridir. Tolstoy, bu eserini 1877'de
yayımlar. Rusya'nın o dönemdeki aristokrat kesimini en doğru yönleriyle
yansıtan bir roman olarak öne çıkar. Anna Karenina'da Tolstoy, normal bir
evliliğin sonucunda oluşan mutluluk ile evlilik dışı bir aşkın neden olduğu
hayal kırıklıklarını karşılaştırma yoluna gider. Tolstoy, Anna Karenina'nın
temsil ettiği aristokrat kesimin köksüzlüğünü ortaya koyar.
1880'li
yıllarda Tolstoy büyük bir moral çöküntüsüyle karşı karşıya kalır. Bu dönemde
Ortadoks Kilisesi'ne, ölümsüzlük düşüncesine ve siyasal iktidarı yadsıyan yeni
bir düşünsel döneme girip kendine has Hristiyanlık anarşizmi geliştirmeye
başlar.
Bazı
makalelerin yayımlanmasından sonra 1901'de kilise tarafından aforoz edilir.
"İvan İlyiç'in Ölümü", "Hacı Murat" ve son büyük romanı
olarak sayılabilecek "Diriliş"te bu manevi arayış söz konusudur.
Tolstoy,
1900'lerden sonra vaktinin çoğunu dini düşüncelere ayırır. Yıllar önce
oluşturduğu bu din fikrini bu dönemde uygulamaya karar verir. Son anına kadar
insanlığın din olgusu vasıtasıyla birlik olması uğruna çaba gösterir.
Esasında
çok zengin bir aile ortamında doğan Tolstoy, isteseydi Rusya'nın en seçkinleri
arasında gününü gün edebilirdi. Oysa Tolstoy, mutluluğu ilk gençlik yıllarından
itibaren sürekli olarak maneviyatta aramıştır.
Tolstoy, ömrünün son yıllarında bir kış gününde bir küskünlük neticesinde evini bırakıp yollara düşer. Zatürre hastalığına yakalanır. 20 Kasım 1910'da 82 yaşındayken Rusya'nın Astapovo şehrinde ıssız bir tren istasyonunun yanında ölü olarak bulunur. Cenazesi binlerce köylünün katılımıyla defnedilir.
En Önemli Eserleri
Roman
Savaş
ve Barış
Anne
Karenina
Diriliş
İvan
İlyiç'in Ölümü
Hacı
Murat
Kazaklar
Ayrıca bakınız
Thomas Edison Hayatı ve Buluşları
Albert Einstein Hayatı ve Buluşları
Graham Bell Hayatı ve Buluşları
Johannes Gutenberg Hayatı ve Buluşları
Louis Pasteur Hayatı ve Buluşları
Leonardo da Vinci Hayatı ve Mona Lisa Eseri
Tolstoy
Cristiano Ronaldo Hayatı ve Futbol Kariyeri
Lionel Messi Hayatı ve Futbol Kariyeri
Pele Hayatı ve Futbol Kariyeri
Diego Armando Maradona Hayatı ve Futbol Kariyeri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder